Son yıllarda ülkemizde yaşanan siyasi kutuplaşmalar, sadece toplumsal yapıyı değil, bireylerin psikolojik dünyalarını da derinden etkileyen bir olgu haline geldi. Siyasi görüş ayrılıkları, bireyler arasındaki iletişimi zorlaştırırken, toplumda genişleyen bu uçurum ruhsal sağlığı da tehdit ediyor. Uzman bir psikolog ve sosyolog olarak, bu derinleşen kutuplaşmanın, yalnızlık, değersizlik hissi ve dışlanma gibi psikolojik sorunları nasıl körüklediğini her geçen gün daha belirgin şekilde gözlemliyorum. Bu tür duygular, depresyon, anksiyete gibi ciddi psikolojik rahatsızlıkların da artmasına neden olabiliyor. Peki, farklı düşünceler arasındaki bu bölünmüşlük, toplumsal huzursuzlukla birlikte bireylerin ruhsal sağlığını nasıl etkiliyor? Bu sorunun cevabı, sadece toplumu değil, her bir bireyi ayrı ayrı ilgilendiriyor çünkü sosyal bağlar zayıfladıkça, ruhsal sağlığın korunması da daha zor hale geliyor.
Ancak bu karamsar tablodan çıkmak, çözüm üretmek mümkün. Toplumsal huzurun yeniden inşa edilmesi ve bireylerin ruhsal sağlığının iyileştirilmesi için atılacak birkaç önemli adım var.
İnsanları farklı düşünsel sınırlar içinde görmek yerine, benzer paydalarda birleştirici unsurlara odaklanılmalı, bireylerin ruhsal sağlığını tehdit eden yalnızlık ve dışlanma duygularını ortadan kaldırmak için daha kapsayıcı ve empatik bir toplum inşa edilmeli, farklılıkları bir tehdit olarak görmek yerine, çeşitliliği zenginlik olarak kabul etmeliyiz.
Eğitim, bu dönüşümün temel yapı taşı olmalı. Gençlerin, empati ve hoşgörü temelli bir eğitimle yetişmesi, toplumsal barışı sağlamada kritik bir rol oynayacaktır. Ayrıca, siyasal çatışmaların ve kutuplaşmaların, bireylerin ruh sağlığına verdiği zararı azaltmak için psikolojik destek ağlarını güçlendirmek de oldukça önemli olacaktır. Toplumun her kesimine ulaşacak psikolojik destek programları, olası psikolojik sorunların erken dönemde çözülmesini sağlayacak ve gerekli refah ortamının oluşmasına temel sağlayacaktır.
Uzman Klinik Psikolog Nur Ela Aşar
www.nurelaasar.com